Doğadan gelen verileri
okuyarak ilhamı burada bulan tasarımcıların sayısı hiç de azımsanacak durumda
değil artık. Ancak bazen iş fazlasıyla derinleşebiliyor. Örneğin İssey Miyake yakın
zamanda kendisini amazon ormanlarına atarak yeşilin türlü çeşidini yakalamaya
çıkmıştı. Bir tür renk avında doğayı daha yakından tanımaya ve ondan faydalanmaya
çalışmakta kısacası.
Bunun dışında Alexander
McQueen gibi pek çok tasarımcı da sudaki canlılardan, su altından oldukça
etkilenerek üretim yapmakta özellikle kendisinin 2010’da sunduğu Plato’s
Atlantis’i tek başına üzerine sayfalarca yazılabilecek bir çalışma.
Kelebeklerden, güvelerden, su altı sürüngenlerinden esinlenerek üretilen bu
çalışmaya kısaca değinecek olursak detaylardaki zenginlik, formlar ve özellikle
simetri özelliği öncelikli olarak göze çarpıyor. Sanki McQueen tasarımların
yarısını çiziyor sonrada yansıma etkisiyle simetriğini alıyormuş gibi üretiyordu
işlerini. : D
Tüm bunların dışında daha
lirik tasarımcıların mantarlardan etkilenerek ürettiği çalışmalar mevcut, işte
onlardan bir kaçı:
Ödüllü tekstilci Svenja’ya
ait bu tasarımlar formdan ziyade renkten kazanıyor. Renklerin
sanki kağıt üzerine yapılmış suluboya gibi akışı çalışmada görselliği sağlayan
en güçlü kısım.
Tüm bu çalışmalar,
renklerle, hafiflikle, canlının morfolojik yapısının taklidiyle, kumaşlarla ve tabi
ki de tasarımcının algısıyla insan ölçeğine uyarlanıyor. Böylece belki de
doğaya egemen olmaya çalışan ve çoğu zaman da bunu başaran insanoğluna, aslında
bu doğanın bir parçası olduğunu hatırlatmak istiyorlardır. Belki de Mcqueen’in,
Gurung’un, Lim’in, Miyake’nin ve daha pek çok tasarımcının tek hedefi bunu
algılatmaktır.
Takip için:
0 Yorumlar
Lütfen Sadece Konu ile ilgili yorumlar yapınız.
Yazdığınız yoruma gelen cevaplardan haberdar olmak için yorum kutusunun altındaki E-Posta yolu ile abone ol; yazısına tıklayınız.