Bu kez
kullandığı geometrilerle ve renklerle şehirli tasarımları anımsatırken,
desenlemeleri ile de daha kırsal ve mistik bir hava canlandırıyor zihinlerimizde.
Çünkü bu ipek, saten ve şifon kumaşlarda
hem kentin sisli akşam caddeleriyle köprüleri hem de canlanmaya başlayan yeni
ve kırılgan peyzaj manzaraları hakim.
Tasarımların üzerindeki baskıların dışında göze
çarpan bir diğer önemli husus ise geometrilerdeki kırılmalar. İnsan bedeninin
dışında daha farklı formlar deneyen bu çizgiler tek tip ve birbirine yakın
renklerle daha da ön plana çıkmış. Çünkü belki de çok farklı renk
katmanlarından oluşsaydı bu tasarımlardaki açıların etkisi azalacaktı.
Bu formların dışında ise şifon kumaş
sayesinde sert geometriler yumuşamış ve daha dağınık daha uçuşan yapılar
oluşmuş. Bir tür illüzyon yaratan bu desenler kumaşların ve boylarının
etkisiyle daha da güçleniyor gibi sanki.
Genelde tek parça büyük kumaşlarla geniş açıklı
geçen ve bedeni saran bu çalışmalar için kullanılan mankenlerin saç tasarımı da
oldukça sade olarak seçilmiş. Böylece en önemli kısım yani tasarımın kendisi ön
plana çıkmış.
Bu koleksiyon benim için, hem orijinal hem de
abartılı olmayan ayrıca insanların zihinlerinde bazı fikirlerin, anıların
canlanmasına sebebiyet veren bir tür flashback ile bize bir şeyler anlatmaya
çalışan hem kentli hem de doğanın özünden gelen kırsallığı birleştiren özel bir
anı ve hayalet tasarımları dizisini oluşturuyor. Özellikle karların ve sislerin
içinden çıkan köprüler, neyi aydınlattığı belli olmayan lambalar, Japonya’dan
kaçıp gelmiş gibi duran gri kiraz dalları oldukça etkileyici.
Takip için:
0 Yorumlar
Lütfen Sadece Konu ile ilgili yorumlar yapınız.
Yazdığınız yoruma gelen cevaplardan haberdar olmak için yorum kutusunun altındaki E-Posta yolu ile abone ol; yazısına tıklayınız.